İletişim Hizmetler Hakkımızda Ana Sayfa

TÜRKİYE'DE JEOTERMAL ENERJİ

Ülkemizde hedeflenen kişi başına elektrik tüketiminde, AB’nin 2013 yılı tüketimine 2030’lara doğru ulaşılabileceği öngörülmektedir. Elektrik verimliliğinin artırılması, enerji kaynaklarının ve arzının çeşitlendirilmesi, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını planlanması elektrik tüketiminden daha öncelikli olarak hedeflenmelidir.

Ekonomik ve sosyal gelişmelere paralel olarak, üretimin artması, toplumsal talep ve beklentilerin çeşitlenerek artması enerji ihtiyacını da artırmıştır. Enerji talebindeki artış enerjide dışa bağımlılığı yüksek olan ülkelerin tümünde olduğu gibi, Ülkemiz de de hızlı sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışının enerji tüketimini artırması nedeniyle, enerjide yüksek düzeyde dışa bağımlı da olunması ile ortaya çıkan en önemli maliyet ise yüksek cari açığın doğrudan etkilenmesidir. Enerjide önemli ölçüde dışa bağımlı ülkelerin yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere yerli enerji arzını artıracak alternatifler üretememesi önemli sorunalara neden olamaktadır. Ülkemizde son on yılda görülen yüksek büyüme oranları, yüksek enerji taleplerini de beraberinde getirmiştir. Ülkemizin güncel toplam enerji talebi yaklaşık 125 milyon TEP’dir. Ülkemiz bu ihtiyacın ¼’nü yerli kaynaklardan karşılayabilmekte, ¾’nü ise ithal yoluyla karşılamaktadır. Buda ilgili uzmanlık alanlarının hesaplamalarına göre cari açığın % 80’ni enerji ithalatından kaynaklanmasını ortaya çıkarmaktadır.

Bu rakamların ortaya koyduğu en önemli gerçek, dış ticaret açığı olumsuzluğundan kurtulmanın en önemli unsurunun yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının artıracak alternatiflerin üretilmesi zorunluluğudur. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından birisi olan jeotermal enerji bu alternatiflerden birisidir.

Jeotermal enerji, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, sıcaklıkları sürekli olarak bölgesel atmosferik ortalama sıcaklığın üzerinde olan ve çevresindeki normal yeraltı ve yerüstü sularına göre daha fazla erimiş mineral, çeşitli tuzlar ve gazlar içerebilen sıcaksu ve buhar olarak tanımlanabilir. Ayrıca bazı alanlarda bulunan kızzgın kuru kayalar (hot dry rock) da akışkan içermemesine rağmen, jeotermal enerji kaynağı olarak nitelendirilirler. Jeotermal akışkanı oluşturan sular meteorik kökenli olduklarından, yeraltındaki hazneler sürekli beslenmekte ve kaynak yenilenebilmektedir. Bu nedenle pratikte, beslenmenin üzerinde kullanım olmadıkça jeotermal kaynakların tükenmesi söz konusu değildir.

Ülkemizdeki jeotermal enerji kaynaklarının % 35’i ısıtma (konut-sera ısıtması), % 56’sı balneolojik amaçlı kullanılırken % 9’u elektrik üretimine yönelik kullanılmaktadır. Son yıllarda bu oranlar elektrik üretimi lehinde değişmektedir. Doğrudan kullanılan jeotermal kaynak kapasitesi toplam 2015 MWt’dir. Görünür hale getirilmiş kapasite ise bunun yaklaşık iki katıdır.

Ülkemizde ilk JES çalışmaları 1968 yılında başlamış ve 1974 yılında 0,5 MWe kurulu güce sahip pilot santral MTA Genel Müdürlüğü tarafından Denizli-Kızıldere sahasında devreye sokulmuştur. Ekonomik anlamda ilk JES ise 1984 yılında 20,4 MWe kurulu gücü ile yine Denizli-Kızıldere sahasında kurulmuştur. Örnek olarak söylemek gerekirse, bu sahada günümüzde 100’lerle ifade edilebilecek kurul güçten söz edilebilir. Günümüzde Jeotermal enerji santrallerinin toplam kurulu gücü ise 784,68 MWe’dir.  Mevcut kurulu güce ilave olarak, yatırım ve arama aşamasında 250-300 MWe yatırım söz konusudur. Bu rakamlarla değerlendirildiğinde önümüzdeki 2-5 yıl içinde yaklaşık 1084 MWe kurulu güce rahatlıkla ulaşılabilinecektir.

Jeotermal enerjinin değerlendirmesinde gerçekleşen gelişmesinde en önemli etki, bazı eksik ve aksaklıkları olsa da, 2007 yılı ortalarında çıkarılan 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanunun ve bunun ardından çıkarılan bu kanunun uygulama yönetmeliğinin çıkarılmış olmasıdır. Bu yasa özel sektörün jeotermal enerji yatırımlarının ve sektörün gelişmesindeki en önemli unsur olarak görülmelidir. Jeotermal enerjinin elektrik üretimindeki yerine bakıldığında, öncelikle JES’lerin yük faktörlerinin (yaklaşık % 95-98 arası) diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının 2-6 kat olması ve arz güvenliğinin çok yüksek ve sürdürülebilir olması çok önemlidir. JES’lerin kurulu güç payı ise % 1,46’dır. Son birkaç JES üretimi alınmadan (toplamda yaklaşık 70 MWe) önce 11 Aralık 2015 günü 11 milyon 243 bin 50 kWs ile günlük üretim rekoru sağlanmıştır.

24+24 MWe kurulu güce sahip iki adet JES’in işletmede olduğu bir jeotermal sahada, JEMGradient olarak yapılan çalışmada 249 MWe güce ulaşılabileceği ortaya konmuştur. Sadece bu örnekten bakılsa bile jeotermal enerji alınacak çok daha uzun bir yolun olduğu söylenebilir. 

Adres: Mustafa Kemal Mahallesi 2131. Sokak 27/23 Çankaya / Ankara

Telefon: 0 312 219 40 12

E-posta: info@jemgradient.com